Röportaj: Ayhan Ton

Bildiğiniz gibi Fujiwalk blog’da yazdığımız inceleme ve teknik yazılar dışında alanında uzman fotoğrafçı dostlarımızla zaman zaman röportajlar yaparak sizlere bu fotoğrafçı dostlarımızın hayata ve fotoğrafa bakışları hakkında bilgi aktarmaya çalışıyoruz.

Bu ayki röportaj konuğumuz siyah beyaz ve manipülasyon fotoğraflarını keyifle ve hayranlıkla takip ettiğimiz sevgili Ayhan Ton. Sorularımıza verdiği ders niteliğinde cevaplarla keyifli ve bilgilendirici bir röportaj oldu.

Siz de Ayhan Ton’u biraz daha yakından tanımak, hayata ve fotoğrafa bakışı hakkında bilgi sahibi olmak isterseniz kendisiyle yaptığımız keyifli röportajı aşağıdan okuyabilirsiniz. Keyifli okumalar 🙂

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğrafçı olmanız için size ilham veren şey nedir?

17 yaşlarındayken babamın kamerasıyla başladı… başkalarınkine benzer bir hikaye aslında. Bir gün rastgele bir fotoğraf çektim, sonuç pek hoşuma gitti.  O ‘anı’ kağıda hapsetmiş gibi hissettim kendimi. Hapsettiğimi düşündüğüm ışığın bir daha asla tekrarlanmayacağını da keşfettim. Bu heyecan beni bir müddet oyaladı. Uzun bir aradan sonra kamerayı yeniden elime aldığım kırklı yaşlarımda derdim başkaydı… Artık amacım ışığın ifadesini hapsetmek değil, kendimi ifadesizlikten özgürleştirmekti. Artık derdim, ışığın içimdeki karanlık odaya yansımasını resmedebilmek.  Bu yolla kendimi tanımak ve ifade edebilmek.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğrafçılığın sizin hayatınızdaki anlamı nedir? Ne işe yarıyor?

Nefes almak gibi hem kendiliğinden ve zahmetsizce hem de yoğun ve sevgiyle yapabildiğim bir etkinlik. Beni kendimle kucaklaştıran, hayata bağlayan, evrene hizalayan bir pratik. Nefes almak gibi, hem benliğimi olmak istediği yere götüren, hem de ayaklarımı yere sıkı sıkı bağlayan bir deneyim. Hem geçici ve mütevazı, hem de toplu iğne başı kadar alana tüm evreni odaklayabilen bir enerji.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğrafçılığın hayatınızı iyileştirdiğini, farklılaştırdığını düşünüyor musunuz? Öyleyse nasıl?

Fotoğraf çekerken bazen zihnimi boşa alıp kendimi yokuş aşağı bırakabiliyorum. İşte o  an her şey hızlanıyor, algılarım açılıyor… o anı tüm duyguları ve detayları ile yaşayabiliyorum. Parmaklarım benden bağımsız çalışıyor, kendi kararlarını veriyorlar. Bu şekilde ortaya çıkan ürünler o duygu yoğunluğunu da yansıtabiliyor. Yani, fotoğraf yaratma süreci sanırım benim için bir çeşit meditasyon. Anda kalmayı, zahmetsizce odaklanabilmeyi, kendimi çok da ciddiye almamayı, hiçbir şeye aşırı bağlanmamayı öğretiyor.  

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğraflarınızda kendinize has bir manipülasyon farkediliyor, bu düzenleme hangi duyguların dışa vurumu? 

Ben duygularımı tanımayı ve ifade etmeyi sonradan öğrendim. Benliğimin birbirinden farklı yönleri olduğunu yeni yeni keşfediyorum. Bazı yönlerim senelerdir kendini ifade etme imkanı bulamamış. Fotoğraf, kendimi tanımam ve ifade etmem için bu anlamda bir kapı araladı. Yaratırken neyi neden yaptığımı pek düşünmüyorum, bir şey “iyi hissettiriyorsa” yapmaya devam ediyorum. Manipülasyonlarımın kendine has ve biraz da tutarsız olması bu yüzden belki. Geri dönüp baktığımda,  dingince özgürleşme arzusu, içimdeki değişimi ve çelişkileri kabullenip kucaklama, yalnızlıkta ve birliktelikte kendiyle barışık kalabilmek gibi temalar öne çıkıyor gibi geliyor.  En azından benim içimde ifade arayanlar bunlar olabilir.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğrafını çektiğiniz konuyla ne kadar güçlü bir bağlantınız var ve bu bağlantıyı tanımlayabilir misiniz? Fotoğrafını çekeceğiniz konuyla nasıl bir etkileşim içinde oluyorsunuz? 

İnsanların benimle değil, kendileri ve başkaları ile doğal bir etkileşimde olması hoşuma gidiyor. Sokakta fotoğraf çekerken hayalet gibi görünmez olmayı tercih ediyorum. Dikkat çekmeyecek kıyafetler giyiyorum, dikkat çekmeyecek mesafede kalıyorum. Modelle çalışırken de çok az müdahalede bulunuyorum. O ana şiirini katan şey, modelimin kendi gibi olması, içinden geldiği gibi davranmasıysa eğer, benim mümkün olduğu kadar kamera önünde değil kamera arkasında kalmam, çekim sırasında değil çekim sonrasında görünmem iyidir diye hissediyorum.  

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğrafta çekim sonrası işlemlere nasıl bakıyorsunuz, sizin için ne kadar önemli ?(photoshop, lightroom etc)…

Belgesel çekenlere derin bir saygım var, ama ben belgesel çekmiyorum (belki de çekemiyorum)… gerçekliği yeniden yorumluyorum. “Oraya bir kuşun gelmesini” saatlerce bekleyebilirim, ama tam da hayalimdeki kuşun tam da hayal ettiğim yere konduğu o salisede deklanşöre basmak, sonuçta bir çeşit örtülü manipülasyon sayılır diye düşünüyorum. Ya da sokaktaki bir “dayıya” iltifat edip neşelendirdikten sonra fotoğrafını çekmek de öyle…  Ben bir karede gönül gözümle gördüğüm, bana göre ruhen var olan, ama  başkalarına ilk anda görünmeyen unsurları belirginleştirme ihtiyacı hissediyorum, bunun için de fotoğraflarıma alenen müdahale ediyorum… bazen bir gölge beliriyor gözümün önünde, ben de ekleyiveriyorum, bazen özlem, bazen deniz, bazen rüzgar, hiç olmazsa bir tutam gren, bir nefes ışık.  Çekim sonrasında işlem görmemiş fotoğrafım yok çok şükür.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğraf üretirken, farklı projeler üzerinde mi çalışıyorsunuz, yoksa o anda hissettiğiniz duyguların fotoğrafları peşinde mi koşuyorsunuz?

Başkalarının projelerini saygı ve hayranlıkla takip ediyorum. Bazen fotoğraflarımı belirli projeler altında sınıflamak akla yatkın geliyor (kuşlar, sis, şiirsel İstanbul vb)  ama belirli bir temada bir projemin olabileceğini fark etmem bazen yıllarımı alıyor… ve bir projeyi adlandırdıktan sonra o konuda fotoğraf çekemez hale geliyorum. Galiba daha çok o anda hissettiğim duyguların peşinden koşmayı seviyorum ve her ne ise peşinden koştuğum, adını koymamayı tercih ediyorum. Hayatta bunu yapma lüksümün olduğu nadir alanlardan biri fotoğraf.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğraf çekerken müzik dinler misiniz? Müziğin görsel deneyimi geliştirdiğini düşünüyor musunuz? Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir.

Ben güneş gözlüğü kullanmayı pek sevmiyorum, renkleri o an görmek istediğim şekilde hatırlamak daha güzel. Müzik için de benzer şeyler söyleyebilirim. Duyguların katalizörü olduğu muhakkak, görsel deneyimi geliştirdiği de muhakkak. Ama her anın kendi müziği var… Arka plandaki kuş cıvıltıları, sokakta bağrışarak oyun oynayan çocuklar, kapı önünde dedikodu yapan iki kişinin fısıltıları, sokak köpeklerinin birden alevlenen havlaşması, uzak bir denizdeki gizemli bir geminin tüm mahalleyi teslim alan davudi sesi… Benim duygularımın çilingiri bunlar sanırım.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Şu ana kadarki fotoğrafçılığınızdan ne kadar memnunsunuz ve kendinizde geliştirmek istediğiniz şeyler nelerdir?

Belki çelişki gibi gelecek kulağa ama, ustalaştıkça fotoğrafa daha az müdahale edip daha öznel imgeler yaratabilmek isterdim.  Klişelerden uzaklaşıp daha az sayıda fakat özgün işler yaratabilmek isterdim. Fotoğrafa eşlik eden şiirler-müzikler yazabilmek isterdim. Renkli çalışabilmek isterdim.   Yaptıklarımla gurur duyuyorum ama başkalarının çektikleri fotoğrafları (özellikle de ustalarımın eserlerini) çok daha heyecan verici buluyorum.

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Fotoğraf çekerken hangi sanat dallarından besleniyorsunuz en çok hangisi ve neden?

Resim, edebiyat, şiir ve müziği çok seviyorum. Ama sanırım en çok sinemadan etkilendim. Belki de tüm sanatların buluştuğu bir pota olduğu içindir. Çok fazla film izledim, bir çoğunu yaşayarak seyrettim. Sanırım bu konuda yalnız da değilim. İnsanlar bir fotoğrafıma bakıp o anın içinde saklı olan şiiri, hikayeyi, müziği de birlikte hissedebildikleri zaman “film karesi gibi” diye iltifat ediyorlar.   

Ayhan Ton
Ayhan Ton

Kendinizi biraz yavaşlamış ve kaybolmuş hissettiğinizde yeniden çalışmaya başlamak için nereden veya nelerden ilham alıyorsunuz?

Seyahat etmek (kimsenin gitmediği sokaklara gitmek), yeni insanlarla tanışmak (her zaman tanışamadığım türden insanlarla), yeni müzik türleri  dinlemeye başlamak (normalde sevmeyeceğim türden müzikler), yeni yemekler pişirmek (eskiden yemediklerim dahil), giyim tarzımı değiştirmek (eskiden asla giymem dediğim bir şeyi denemek dahil)… yetmiş yaşıma geldiğimde dahi hala bunları yapabilmek istiyorum. Hepimiz (aynı ışık gibi) bir günü asla tekrar yaşamamak üzere doğmuşuz, potansiyelimizin tamamını keşfetmeye ömrümüz yetmez.

Ayhan Ton

Fotoğrafçılığınız üzerinden değerlendirirsek yaptığınız işin başarılı mı yoksa başarısız mı olduğu konusunda kendinizi nasıl eleştiriyorsunuz?

Ben fotoğraflarıma parmak izlerim olarak bakıyorum. Bu dünyada gezindiğimin, var olduğumun soluk (ve silinmeye yatkın) kanıtları… İç dünyamın mütevazı  iz düşümleri. Fotoğraflarımın başarısını öznel olarak bu şekilde tanımlardım. Sosyal tanım ise belki şu şekilde olurdu: Fotoğraflarıma baktıklarında insanlar kendi iz düşümlerini bulmaya cesaretlensinler, o izi içlerinde bir müddet taşısınlar… bu başlı başına mutluluk verici olurdu. Çünkü zamanla her şey solup gidiyor. Çocuklarım fotoğraflarımın bir iki tanesini duvarlarına asarlar belki. Sonraki nesile de bir şeyler aktarılır mutlaka, ama artık ben çoktan solup gitmiş olurum. Huzurlu bir solup gidişten bahsediyorum…

Ayhan Ton Instagram: https://www.instagram.com/ayhanton.photography/

Bir sonraki röportajımızda görüşmek üzere.

Lütfen bu gönderiyi paylaşın, bilgi paylaştıkça çoğalır. Beni İnstagram'da takip etmeyi unutmayın. @huseyinaldirmaz