Fujıfılm İle 3 Yıl

Uzun süredir birlikte olduğum Fujifilm ile igili o kadar çok soru alıyorum ki, verdiğim ve veremediğim cevapların yoğunluğu ve dağınıklığı beni tüm bunları bir blog yazısında toparlamaya itti. Sevdiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımız, öğrencilerimiz, yeni fotoğraf makinesi alacaklar, mevcut ekipmanını komple değiştirmek isteyenler vs. her kesimden insana Fujifilm X sistemle ilgili merak dolu sorulara cevap olsun diye aldım klavyeyi elime. ☺ Bu yazının bildiğiniz anlamda bir test yazısı olmadığını belirteyim. Özellikle sokak, portre, doğa ve mimari fotoğrafçılık alanında sıklıkla kullandığım tüm ekipmanın sahada avantaj, dezavantaj ve kullanımına yönelik bir birliktelik hikayesi diyebilirim. Yazının içeriği tüm Fujifilm gövde ve lenslerini değil, sadece benim kullandığım ekipmanı kapsıyor.

Bundan üç yıl önce yollarımız bir şekilde kesişti Fujifilm ile. Kullandığım FF DSLR gövdeye alışkanlığım ve aynasız makinelere olan ön yargım nedeniyle önce bir ısınamadım ama kaynaşmamız fazla sürmedi. FF gövdede alışık olduğumuz büyük kasanın yerine, elimde oyuncak gibi bir kamera vardı artık. Aslında X-T1 modelinin kasası sanki ufaltılmış bir DSLR makine gibi, fakat fazla ufaltılmış. ☺ Fujifilm X-T1 de ilk dikkatimi çeken ve bir süre alışmakta zorlandığım şey elektronik vizör oldu. Daha önce hiç görmediğim bu sistem beni hem şaşırttı hem de yadırgadım. DSLR sistemde alışık olduğum optik vizörün bana verdiği gerçek görüntü yerine, şimdi sanki bir film izliyormuşum izlenimine kapıldım. Bir süre sonra yapılan tüm ayarların çekimden önce görülebilmesinin bir avantaj olarak karşıma çıkması beni bir kez daha şaşırttı. Tabii ışığın çok az olduğu ortamlarda bu durum dezavantaja dönüşebiliyor. 3 yıldır çok fazla fotoğraf çektim. Farklı bir kaç gövde ve bir sürü lensi de deneme şansım oldu. Fotoğraf makinemi  sürekli yanımda taşıyorum ve bunda Fujifilm’in boyutunun küçük ve hafif olmasının payı çok büyük. Her ne kadar FF DSLR setimi de 23 yıldır hep yanımda taşımış olsam da artık fotoğraf makinesi çantamın boyutu 3 kat küçüldü, kimse bunun bir avantaj olmadığını söylemesin. Makineniz sürekli yanınızda olduğunda bir de sokak fotoğrafçılığı ile uğraşıyorsanız, hayatınızın büyük kısmı sokaklarda fotoğraf peşinde geçiyor. Sokaklar genel olarak bir sürü risk içeriyor, hele günümüzde fotoğrafçılar için bu riskler fazlasıyla artmış durumda. Bu yüzden sokakta davranışınızdan, kullandığınız ekipmanın boyutlarına kadar birçok konuya dikkat etmek zorundasınız. Ne kadar amatör görünürseniz o kadar riski azaltıyorsunuz. Doğada fotoğraf çekiyorsanız bu riskler sizi pek  ilgilendirmiyor. ☺

Taşınabilirlik – Ergonomi

Fujifilm ile ilgili beni en çok rahatlatan konu taşınabilirlik ve hafiflik oldu. Bu nokta da yazıyı okuyan bazı arkadaşların “Ekipman büyükken fotoğraf çekemiyor muydun bugüne kadar?” dediğini duyar gibiyim. ☺ Tabii ki  çekebiliyordum. Fakat daha küçük ve daha hafif bir makinenin avantaj olduğu gerçeğini inkar edemeyiz. Yazının başında belirttiğim gibi; X-T1’i ilk elime aldığımda o kadar ufak geldi ki yadırgadım. Ancak sokakta bana sunduğu rahatlığı görünce neden daha önce böyle kompakt bir makine kullanmamışım diye hayıflandım. Fotoğraf çekmek için sahaya çıktığımda ne kadar amatör görünürsem o kadar rahat çalışıyorum, insanlar beni dikkate bile almıyor. Es kaza birisi “Ne çekiyorsun?” diye sorsa bile “ Amatörüm.” dediğim zaman bir anda sakinleşiyor. Tabii bu noktada sizin amatör olduğunuza elinizdeki küçük makine sayesinde ikna oluyor. Devasa bir makine ile bunu kimseye kabul ettiremezsiniz ☺.

Fujifilm X sistem gövdelerin tasarımındaki en önemli konulardan biri de kullanım kolaylığı. Bugüne kadar deneyimleme şansı bulduğum X100, X-T1, X-T10, X-E2, X-Pro2 ve X100T de genel olarak bu basit tasarım gözden kaçmıyor. Tüm kontrol kumandaları makine üzerine akıllıca yerleştirilmiş. Rangefinder tasarıma sahip gövdelerde durum biraz daha farklı olsa da aynı tarz bir şekilde devam ediyor.

fujıfılm x100T

Fujifilm X-T1

X sistem gövdelerin küçük olması ergonomik değilmiş izlenimi yaratmasın sakın, tam tersine. Özellikle X-T1 modeli bugüne kadar kullandığım en kullanıcı dostu gövde. Menüye girmeden her şeyi makine üzerinden yapabilmemiz için Japon mühendisler çok nefis bir tasarım yapmışlar. En sık kullandığımız diyafram, enstantane ve ISO ayarları makine ve lens üzerinden çok hızlı şekilde değiştirilebiliyor. ISO ve enstantane çarkının makine üzerinden ve diyaframında lens üzerinden değiştirilebilmesi çok hızlı kontroller yapmaya olanak sağlıyor. İstendiği takdirde enstantaneyi makinenin ön tekerine atayarak daha da hızlı hareket etmek mümkün. ISO ve enstantane çarklarını çiftli olarak tasarlamak çok zekice, enstantane çarkı altından aynı zamanda poz ölçüm modlarını değiştirmek mümkün. ISO çarkı altından ise seri çekim modları, panorama, üst üste çekim ve Adv modlarını kontrol etmek mümkün. Zekice bir tasarım değil mi? ☺ Ael ( otomatik poz kilitleme) ve Afl (otomatik netlik kilitleme) tuşları hemen sağ parmağınızın altında konumlandırılmış. Bundan daha iyi bir yer olamazdı.

X-T1’i kullanmaya başladığımda netleme hızının yavaş olması beni baya bir sinirlendirmişti. Uzun süre zorlandım fakat sonrasında sanırım Japonya sesimizi duydu ve bir yazılımla otofokus üzerinde ciddi bir gelişme kaydedildi ve bizi bu sıkıntıdan kurtardılar, sağ olsunlar. Düğmelerin boyu sokakta hızlı ayar yapmam gerektiğinde dahi beni yarı yolda bırakmıyor. Makine üzerindeki tuşların 6 tanesine kişiselleştirilmiş ayarlar atayabiliyorsunuz. Bu arada X-T1’deki arka yön tuşlarının hassasiyetinin biraz daha fazla olması iyi olurdu. Bir diğer olmazsa olmaz özellik olan su ve toz koruması X-T1 de mevcut. Sağanak yağmurdan tutun da tozun dumana karıştığı türlü ortamlarda 2 yıl test ettiğim X-T1, bir kez olsun beni yarı yolda bırakmadı. Tabii bu noktada bir hatırlatma yapmadan geçmeyeyim; X-T1 aynasız bir makine olduğu için, yağmur ve tozlu ortamlarda lens değiştirmek sensörün açık da olmasından dolayı çok büyük risk taşıyor. Bu yüzden size tavsiyem 2 gövde ve 2 farklı lensle sahada çalışmak. X-T1’de ilk etapta dikkatimi çeken ve canımı sıkan bir diğer konu 1/4000 enstantane değeri idi. Fakat bunun dert olmadığını kısa süre içinde fark ettim ve makine içinden bir ayarla enstantane türünü mekanikten elektroniğe alarak 1/32000 enstantane değerine çıkarabildiğimi gördüm. X-T1’in bir diğer güzel özelliği ekranının hareketli olması. Çok sık kullanmasam da özellikle yere çok yakın çekim yapmam gereken durumlarda inanılmaz faydalı oluyor ve beni yerlerde sürünmekten kurtarıyor.

fujıfılm xT1 / 10-24 / 24mm
fujıfılm xT1 / 10-24 / 20mm

Fujifilm X100T

Yaklaşık 1 yıl ikinci gövde olarak X100T kullandım. X-T1’den tasarım olarak çok farklı olan bu makine, Rangefinder görüntüsü ile kullanımı inanılmaz zevkli bir alet. Makinenin teknik özelliklerine bu yazıda fazla girmeyeceğim. Tam anlamıyla sokak fotoğrafçılığı için üretilen X100T sabit 23mm f:2 (FF karşılığı 35mm) bir lensle donatılmış. Hem optik, hem elektronik vizöre sahip olmasına rağmen ben zorunlu olmadıkça optik vizörü neredeyse hiç kullanmadığımı söyleyebilirim. Çünkü X gövdelerin elektronik vizörleri inanılmaz başarılı. X100T ile sokağa çıkmak benim için büyük keyif. Bir fotoğraf makinesi ile insan bağ kurabilir mi? Evet kurabilir. Makineyi kullanmadığım zamanlarda evde çantada değil, hep masamın üzerinde duruyor.☺ Beni adeta sokağa fotoğrafa çıkmam için teşvik eden bir tasarım.

X-T1’e göre biraz daha ufak ve 35mm eş değer lensi sokak için ideal. En büyük artısı kompakt bir kamera görüntüsünde olduğu için sokakta adeta görünmez olmamı sağlıyor. Tasarım X-T1 kadar gelişmiş olmasa da, bir kere alışınca bırakamıyorsunuz. Diyafram ve enstantane ayarları yine makine üzerinde konumlandırılmış. Genelde otomatik ISO’yu tercih ettiğim içinde yine hiçbir şekilde menü ile uğraşmıyor ve salt fotoğrafa odaklanabiliyorum. Makine gerçekten çok ufak. Öyle ki bir yerde unutabilirsiniz, aman dikkat!☺ Vizöre sol gözümle bakıyorum. X100T’nin vizörü de makinenin sol tarafında olunca kullanımı çok rahat geliyor. X-T1’de var olan otofokus yeniliklerinin bir yazılım güncellemesi ile X100T’ye de gelse iyi olurdu ama artık abisi X100 F çıktı bile. Makine üzerinde tuşların yerleşimi ve hassasiyeti çok iyi. Fotoğraf çekerken mutlaka vizörü kullanıyorum. Makine boynumda göbekten fotoğraf çekmek bana göre değil çünkü fotoğraf çekmek benim için sadece görüntü elde etmek anlamına gelmiyor. Vizörden bakarak görüntüyü son ana kadar takip etmek, kadrajı hissetmek, yeri geldiğinden kadraja giren kişi ile vizörde göz göze gelmek. Tüm bunları yani fotoğraf çekmenin hazzını yaşamak istiyorum. Bu yüzden kullandığınız makine ile bağ kurmanız, onu kullanmayı sevmeniz bence çok önemli.

1/4000 enstantaneye sahip olan X100T’de de elektronik enstantane moduna geçerek gerektiği yerde enstantane değerini 1/32000 e kadar çıkarabiliyorum. Fakat buna genelde gerek kalmıyor çünkü X100T’de nefis bir özellik var; dahili 3 stop Nd filtre. Gereken yerde 3 stop Nd’yi açarak ışığı istediğim gibi kesebiliyorum. Harika değil mi?☺ X100T’nin belki de tek dezavantajı su ve toz korumasının olmaması. Bizim gibi hayatı sokaklarda fotoğraf peşinde koşan insanlar için her türlü hava koşuluna dayanıklı bir makine ihtiyacı yadsınamaz bir gerçek. Fakat bu çok büyük bir sıkıntı doğurmuyor. Makineyi bir naylon poşetle dış etkenlerden koruyabiliyorum. Bir üst modelde umarım su ve toz koruma özelliği olan daha dayanıklı bir gövde gelir. ( Malesef X100 F’de de su ve toz koruması yok ) X100T ile ilgili son güzellikte deklanşöre bastığınızda sesini kendiniz bile duyamıyorsunuz. ☺

FUJIFILM X100T / 23MM
fujıfılm x100T / 23MM / 23MM
fujıfılm x100t / 23mm / 23mm

Görüntü kalitesi

Fujifilm X-T1, Xpro 2 ve X100T’nin görüntü kalitesi gerçekten çok başarılı. Bu yazıda çok fazla sensör kalitesi gibi teknik konulara girmeyeceğim. Beni ilgilendiren en önemli şey piksel sayısı değil, görüntüdeki kontrast, renk, detay seviyesi ve ISO başarımı gibi konular. Özellikle sokakta ışık koşulları çok değişken olabiliyor. Işık ve gölgeyi sıklıkla fotoğraflarımda kullanan birisi olarak dinamik aralık benim için önemli. Genelde fotoğraflarımı ışıklı bölgeler patlamasın diye 1-2 stop koyu çekerim. RAW çektiğim için sonra photoshop da koyu bölgeleri açıyorum. Bu nokta da gölge ve aydınlık alanları rahatlıkla düzeltebilmek önemli oluyor. 1.5 crop faktörlü gövdelerde 16 MP çok yeterli diye düşünüyorum. ( X pro 2’de 24 mp’ye çıktı ) Bugüne kadar fotoğraflarda hiçbir görüntü kalitesi sorunu ile karşılaşmadım. Chromatic aberration dediğimiz ciddi renk sapmaları çok fazla görünmüyor. Fujifilm makinelerin JPEG performansını da çok başarılı buluyorum, özellikle renk konusunda çok iyiler. Bu yüzden her zaman RAW+JPEG fine modunda çekim yapıyorum ki hızlı bir şekilde fotoğraf kullanmam gerekirse JPEG olarak da elimde olsun. Kimileri böyle iki formattada kayıt yapmanın gereksiz yer kapladığını söylüyor ama bana göre kesinlikle gereksiz değil. Bu konu günümüzde artık sorun teşkil etmiyor çünkü 128 GB’a kadar hafıza kartları mevcut.

ISO Performansı

X-T1, Xpro2 ve X100T de ISO başarımı gerçekten çok iyi. Bugüne kadar hiçbir ışık koşulunda beni yarı yolda bırakmadı. ISO 3200’de aldığım görüntü beni tam olarak tatmin ediyor. Bazen ışık koşulları daha da zorlayıcı olabiliyor ve ISO 6400’e kadar çıkmamız gerekebiliyor. Bu noktada bir miktar noise ortaya çıkıyor ancak makine üzerinden veya Photoshop’ta yaptığımız bir noise giderme işlemi ile sorun kalmıyor. X-Pro 2’de ISO başarımı çok daha yukarılara taşınmış durumda fakat bu yazımda X-Pro 2’ye girmeyeceğim onunla ilgili detaylı kullanım testi yazımı çok yakında yayınlayacağım.

Evf – Ovf

Fujifilm X sisteme ilk geçtiğimde en çok yadırgadığım konu elektronik vizördü. Bunca yıllık optik vizör alışkanlığından sonra ilk birkaç hafta elektronik vizöre alışamadım. Fakat bu sürenin sonunda bunun çok daha avantajlı olduğunu fark ettim. Yaptığınız tüm ayarların anlık olarak vizörde görünüyor olması büyük avantaj. Fakat ışığın çok az olduğu durumlarda bu sistem bir anda dezavantaja dönüşebiliyor. Zaten karanlık olan ortam birde elektronik vizörün yapılan ayarların önizlemesini göstermesinden kaynaklı olarak detay kaybı yaratabiliyor. X100T ve X pro2 modellerinde böyle bir sıkıntı yaşadığımda hemen optik vizöre geçerek sorunu ortadan kaldırıyorum. Zamanla insan elektronik vizördeki bu sıkıntıyı aşmanın yollarını da buluyor tabii ki. Sadece elektronik vizöre sahip olan X-T1’in vizörü gerçekten çok gelişmiş. Biraz daha gelişse neredeyse optik vizör görüntüsü verecek. Vizörün çok geniş olması da köşeden köşeye çerçeveye hakim olmamı sağlıyor. Kısacası elektronik vizör artık benim için olmazsa olmaz bir hal aldı. Eğer optik vizörden vazgeçemem diyorsanız Fujifilm sizi de düşünmüş. Rangefinder tasarıma sahip olan X100 serisi ve  X-Pro2 gibi modellerde hem optik hem elektronik vizör mevcut.

Wi-Fi

Fujifilm ile ilgili sevdiğim özelliklerden biriside Wi-Fi ile fotoğraf makinesini mobil telefonumdan kontrol edebilmem. Telefonumuza indirebildiğimiz ücretsiz bir yazılım sayesinde, ister fotoğraf makinesinin kontrolünü telefondan idare edebiliyorum. İstersem çektiğim fotoğrafları anında cep telefonuma göndererek anlık paylaşım yapabiliyorum. Günümüzde artık bu özelliğin her makine de olması gerektiğine inanıyorum. Çok sık kullanmasam da zaman zaman çektiğim fotoğrafları telefonuma atıp anlık olarak sosyal medyada kullandığım oluyor. Burada şunu belirteyim; sosyal medyada anında fotoğraf paylaşmak önemli değil gibi görünebilir fakat bahsettiğim paylaşım sadece çektiğim sokak fotoğraflarını vs içermiyor. Diyelim ki bir sunum, söyleşi ya da konferansta çekim yaptım ve hemen sosyal medyada paylaşmam gerekti. İşte bu gibi durumlarda inanılmaz bir hızla bu işlemi yapmak mümkün. Wi-Fi özelliği olmayan bir makineyle bu çekimi yaptığınızda yanınızda bir bilgisayar taşımak zorunda kalıyorsunuz ve önce bilgisayara fotoğrafları atıp daha sonra boyutları küçültmekle ve sonra da sosyal medyaya yüklemeye çalışmakla uğraşıyorsunuz. Çok zahmetli ☺ yaşasın Wi-Fi özellikli Fujifilm’ler…

Fujinon 18-55mm f:2.8-4

Fujifilm ile yola çıktığım ilk lenslerden birisi 18-55mm’di. Çok ufak ve hafif olan bu lens o zaman yerine gelebilecek başka bir lens olmadığı için tek seçenekti. Görüntü kalitesi gerçekten iyi olan bu zoom lens kit olarak adlandırılıyor fakat yanlış anlaşılmasın kesinlikle bir kit lens değil. 2.8 diyaframla düşük ışık da ve f:4 diyaframla da genel ışık koşulları için gayet yeterli. Standart bir prime lens boyutunda olması büyük avantaj. Sokakta çekim yaparken zoom lens kullandığımda dikkat ettiğim en önemli şey zoom halkasının yumuşaklığı. Bu lenste 18mm ile 55mm arasında zoom yapmak için hafifçe çevirmeniz yetiyor fakat bir şeyi daha söyleyelim; bu yumuşaklık fazla olursa bu sefer makineyi aşağı eğdiğinizde zoom kendini bırakıveriyor. Fujinon 18-55mm bu anlamda çok başarılı bir lens, bu sorunla hiç karşılaşmadım. Son zamanlarda sokakta prime lenslerle daha ağırlıklı çalışsam da zoom lenslerin bende özel bir yeri olduğunu söylemeliyim. Fujinon 18-55mm’de çok başarılı optikler kullanmış. Küçüklük, hafiflik ve kullanım rahatlığı ile uzun süre çantamdan hiç çıkmayan bir lens oldu, ta ki ağbisi 16-55mm f:2.8 gelene kadar. ☺

fujıfılm xT1 / 18-55 / 46mm
fujıfılm xT1 / 18-55 / 28mm
fujıfılm xT1 / 18-55 / 18mm

Fujinon 16-55mm f:2.8

Tam anlamıyla ağır ağbi. ☺ Bu lens bu zoom aralığında DSLR lenslerle rahatlıkla boy ölçüşebilen bir lens. Her diyaframda keskin hem doğa da, hem sokakta, hem de mimaride aklınıza gelebilecek birçok fotoğraf tekniğinde rahatlıkla kullanabileceğiniz bir lens. Biraz büyük olduğunu kabul ediyorum fakat 16-55mm ve 2.8 diyaframı daha küçük bir gövdeye sığdırmak çok mümkün değil. Bunu bildiğimiz için sesimizi çıkarmıyoruz. Her zaman yanımda taşıdığım bu lensi genel çekimler için makinemden hiç çıkarmıyorum. Odak olarak yetmediği durumlar hariç. Ağırlık ve boyuttan dolayı X-T1’le biraz uyumsuz gibi görünse de kısa sürede alışıyorsunuz. Görüntü kalitesini düşündüğümüzde bu sıkıntılar gözümüze çarpmıyor. Sokakta fotoğraf çekerken bir sonraki köşeyi döndüğümüzde karşımıza ne çıkacağını bilmemiz mümkün olmuyor. Tam 16mm ile derinlemesine perspektif alarak bir fotoğraf çektikten sonra karşımıza anlık bir konu çıkabiliyor fakat daha uzun odak gerektiğini fark ediyoruz ve işte bu gibi durumlarda kendini çok iyi gösteren bir lens. Sahada lens değiştirmeye vaktiniz olmayan zamanlarla sıklıkla karşılaşırsınız zoom lensler bu yüzden sizi birçok sıkıntıdan kurtarabilir. Çok kaliteli optiklerle donatılmış bu lensi kullanırken hangi diyaframda daha keskin, hangi odak da daha iyi diye düşünmek zorunda kalmadan sadece fotoğrafa odaklanabiliyorum. Su ve toz koruma özelliği olan bu lens her hava koşulunda rahatlıkla çekime izin veriyor. Daha ne isteyeyim. ☺

fujıfılm xT1 / 16-55 / 17mm
fujıfılm xT1 / 16-55 / 16mm
fujıfılm xT1 / 16-55 / 48mm

Fujinon 10-24mm f:4

En favori lensim. Çoğunlukla mimari fotoğrafçılık ve sokak fotoğrafında da mimari formları çok kullanan birisi olarak bu lense bayılıyorum. Bu kadar geniş açılı lenslerde en çok dikkat ettiğim konu distorsiyon oranı. 10-24mm’de bu oran çok ama çok düşük. Mimari fotoğraflarda bu oranın düşük olduğu lensler kullanmak bizi çekim sonrasında Photoshop aşamasında birçok işten kurtarmış oluyor. Fotoğraflarımda genelde perspektif vurgusu yapmayı sevdiğim için 10-24mm benim olmazsa olmaz lenslerimden birisi. Çok büyük olmaması ve yine zoom halkasının hassasiyeti kullanım kolaylığını artırıyor. Ayrıca lensin internal zoom yapması da tasarımı güçlendiriyor. Su ve toz koruma özelliği de olsa çok daha etkili bir kullanım alanı sağlardı.

fujıfılm xT1 / 10-24 / 10mm
fujıfılm xT1 / 10-24 / 10mm
fujıfılm xT1 / 10-24 / 10mm
fujıfılm xT1 / 10-24 / 10mm

Fujinon 56mm f:1.2

Bugüne kadar kullandığım en keskin prime lenslerden birisi. Küçük, hafif ve metal hissiyatı ile nefis bir lens. En açık diyaframlardan en kısık diyaframlara kadar keskinliği muazzam. Özellikle portre çekimlerimde sıklıkla kullandığım bu lens optik kalitesi olarak üst seviyelerde. Portrede keskinliğe çok önem veren biri olarak verdiği cam gibi görüntü beni fazlasıyla tatmin ediyor. FF karşılığı 85mm’ye denk gelen lens sokak portresi, stüdyo ve moda fotoğrafçılığına kadar birçok alanda işime yarıyor. Özellikle köşelerdeki netlik oranı neredeyse merkezdeki netlik oranı ile aynı. 1.2 diyaframın verdiği bokeh etkisi çok iyi fakat bu kadar açık diyaframlarla çalışırken alan derinliği kontrolü yapmak zor olabiliyor. Bu yüzden 1.2 gibi değerlerde çok dikkat etmek gerekiyor. mümkünse tripod kullanmak iyi bir çözüm olabilir.

fujıfılm xT1 / 56mm / 56mm
fujıfılm xT1 / 56mm / 56mm
fujıfılm xT1 / 56mm/ 56mm

Fujinon 50-140mm f:2.8

Muhteşem bir lens, keskinliği nefis.  2.8 diyafram zorlu ışık koşullarında büyük rahatlık. Büyük mü? Elbette büyük zaten öyle de olmak zorunda. Netleme hızı çok iyi olan bu lens uzak planlar ve detaylar için vazgeçilmezim. Sokak fotoğrafçılığında çok kullanmıyorum fakat seyahat ederken yanımdan asla ayırmam. X-T1 ve Xpro2 ile birlikte kullandığım lensin her iki gövde ile de uyumu çok iyi ve netleme hızı çok başarılı. Lens üzerindeki titreşim önleme sisteminin bu kadar etkili olabileceğini hiç düşünmezdim. Yarım deklanşör yaptığınız anda görüntü adeta donuyor, en ufak bir titreme yok. Titreşim önleme sistemi özellikle 140mm’de kullanırken düşük enstantane değerlerine rahatlıkla inmeyi mümkün kılıyor. Bu tarz büyük lenslerle sokakta fotoğraf çekmek zorunda kaldığımda X sistem gövdelerin ufaklık avantajı ortadan kalkıyor. Fakat neyse ki sokak fotoğrafçılığında çok sık kullandığım bir odak uzunluğu değil.

50-140mm gibi büyük lensleri küçük gövdelerde taşımanın bir dezavantajı da lensin makineden çok daha ağır olmasından kaynaklı olarak tutmakta zorlanmam. Fujifilm buna da bir çözüm üretmiş. 50-140mm lensin tripod bağlantı aparatı elle tutabilecek kadar büyük. Böylelikle bu aparattan tutarak rahatlıkla taşıyabiliyorum. Bunlar küçük detaylar gibi görünebilir fakat sahada 10 saat aralıksız fotoğraf çekince ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz. 50-140mm lensi Fujinon’un yeni çıkardığı 1.4 ve 2 X teleconverterlarla daha uzun odaklı bir lense çevirmek mümkün. Bu conventer lensi deneme şansım olmadı, bu yüzden performansı hakkında kesin bir şey yazmam şu aşamada doğru olmaz. Su ve toz koruma özelliğine sahip bu lensle özellikle yağmurlu havalarda çok fazla çekim yaptım. Açıkçası acaba su geçirir mi diye düşünmedim bile, zaten böyle bir sorun da yaşamadım. Kısaca doğa, spor, portre gibi birçok alanda kullanılabilecek nefis bir lens.

fujıfılm xT1 / 50-140 / 129mm
fujıfılm xT1 / 50-140 / 61mm
fujıfılm xpro2 / 50-140 / 94mm

Fujinon 35mm f:1.4

En favori lenslerimden birisi bu küçük canavar. Metal gövdesi dikdörtgen ve yine metal parasoleyi, keskinlik ve hafifliği ile nefis bir lens. Sokak fotoğrafçılığı için ideal bir odak uzunluğu. X-T1 ile sokağa çıktığımda genelde makinemin üzerinde takılı olur. Ne zaman ki odak uzunluğu dar veya geniş kalır, o zaman değiştiririm. Biraz gürültülü çalıştığını söylemek gerek, uzun süre çekimde olduğunuzda rahatsız edici bir durum haline dönüşebiliyor. Neticede fotoğrafların keskinliğini görünce çok da dert etmiyorum. Af hızı Fujinon lensler içinde en hızlısı diyemem tabii ki fakat  X-Pro 2 ile birlikte daha hızlı çalıştığını belirteyim. 1.4 diyafram sokakta geceleri de rahatlıkla düşük ISO’larda çekim yapmama olanak sağlıyor. Bokeh etkisi nefis. Çevresel portrelerde ya da genel sokak çekimlerinde sıklıkla kullanıyorum. X-T1 ile birlikte çok ufak göründükleri için daha amatör görünmeme olanak sağlıyor. Daha önce DSLR sistemde 50mm lens kullanmıyordum. Fujifilm ile birlikte bu odak uzunluğunu daha sık kullanır oldum, bunda 35mm 1.4 ün keskin bir lens olmasının payı büyük. Yeni çıkan 35mm f:2 lensle bir kıyaslama yapamayacağım çünkü onu da test etme şansım olmadı. Bununla ilgili çok fazla soru alıyorum 35mm f:2 lensi kullanma fırsatı bulursam iki lensi kıyasladığım bir inceleme yazısı yazarım.

Fujinon lenslerle ilgili bir diğer harika özellik diyaframın lensler üzerinden kontrol ediliyor olması. Eski mekanik lenslerdeki alışkanlığın geri kazanılması güzel bir his, tıpkı yıllar sonra eski bir dosta rastlamak gibi ☺

fujıfılm xT1 / 35mm 1.4 / 35mm
fujıfılm xT10 / 35mm 1.4 / 35mm

Menü | Q menü

Genel olarak kullandığım makinenin menüsü ile uğraşmaktan hiç hoşlanmıyorum. Bu yüzden elimdeki gövdenin menü sistemi ne kadar basit ise benim için o kadar iyi. X sistem makinelerin menüleri gerçekten kullanım açısından çok basit. Ben zaten temel birkaç ayarı (dil, beyaz dengesi, enstantane tipi gibi) sabitledikten sonra menüyle çok ilgilenmiyorum. RAW çektiğim için gerekli tüm ayarları sonrasında düzeltebiliyorum. Fujifilm X gövdelerde Q menü diye bir sistem var ki gerçekten işi çok basitleştirmiş durumda. En sık kullanılan birçok ayarın bu menüye atanması asıl menüye girmeden basitçe istediğinize ulaşmanızı sağlıyor.

Kısacası son 3 yıldır kullandığım Fujifilm’e çok fazla alıştım. Artık tekrar DSLR sisteme dönmem imkansız, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. İlk zamanlarda eski setimi satmak (çok ciddi bir setim vardı emin olun ☺) bana çok riskli gibi gelirken şimdi bir sürü arkadaşımın tüm DSLR setlerini satıp aynasız sisteme döndüklerini biliyorum. Yukarıda yazdığım tüm avantajları düşündüğüm zaman neden daha önce geçmemişim diyorum. Keşke 5 sene önce geçseydim. Yazıda belirttiğim gibi kullandığım makine ve lenslerin kesinlikle kaliteli olması gerekiyor aksi halde Fujifilm de dahil hangi marka olursa olsun kullanmam mümkün değil. Kullandığım makineyle bağ kurmak benim için önemli, görüntü kalitesinden tasarımına kadar. Bu anlamda Fujifilm benim tüm isteklerime fazlasıyla cevap veriyor. Bu 3 yıllık süreçte Fujifilm’in tüm dünyada profesyonel kullanıcıları arasından seçtiği ve X Photographer ünvanı ile onurlandırdığı Türkiye’yi dünyada temsil eden  3. Türk fotoğrafçı oldum. Bu da benim için  gurur verici bir durum.

©️Hüseyin Aldırmaz. Bütün yayın hakları saklıdır. Kaynak gösterilerek tanıtım için yapılacak kısa alıntılar dışında yazar ve fotoğrafçının yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla çoğaltılamazve kullanılamaz.

Lütfen bu gönderiyi paylaşın, bilgi paylaştıkça çoğalır. Beni İnstagram'da takip etmeyi unutmayın. @huseyinaldirmaz